Öldükten Sonra İlk Ne Olacak? Kabirde İlk 24 Saat!
Ölüm meleği, rahmet ve azap melekleriyle birlikte bir kişinin vefatına yaklaşır. Eceli gelmiş olan mümin, bu meleklerin varlığında, yumuşaklıkla ve sevgiyle karşılanır. Melekler, müminin ruhunu nazikçe bedenden alırken ona şöyle hitap ederler: “Ey ruh! Allah’ın rahmetiyle güzelce çık, Rabbine kavuş!” Bu sırada ruh, bedenden ayrılırken, tıpkı yünden bir dikenin çekilmesi gibi bir acı hisseder. Ancak meleklerin huzurunda, ölümün acısı hafifler ve ruh sevince gark olur. Bu an, en büyük bir acıyı ve en büyük bir huzuru aynı anda barındırır.
Ölümün Acısı:
Ölümün şiddeti, bir diken batması ya da bir organın kesilmesiyle karşılaştırılabilir. Bedenden ruhun çekilmesi, tüm vücutta hissedilen bir acıya yol açar. Ruh, bedenin çeşitli noktalarından – ayaklardan başlayarak – yavaşça çekilir ve gırtlağa kadar gelir. Bu anda, insanın dünya ile tüm irtibatı kesilir ve ölüm gerçekleşir.
Ruhun Yolculuğu:
İyi bir insan öldüğünde, ruhu cennetten gelen hoş kokularla donanır ve melekler onu taşımak için hazır olur. Ancak kötü bir insanın ruhu, pis bir koku yayar. Ruh, gök kapılarından geçerken, semaya yükselir. Yedi kat semaya varıldığında, Allah’ın emriyle ruh, Levh-i Mahfuz’a yazılır ve yeryüzüne geri gönderilir. Bu kısa zaman diliminde, ruh ve beden birbirine yeniden bağlanır.
Kabir ve Sorgulama:
Ölünün ruhu, kabre kadar bedenini takip eder. Kabre yerleştirildikten sonra, ruh bedenle tekrar birleşir ve ardından Münker ve Nekir adlı melekler gelir. Bu melekler, ölüye dini sorular sorar. Eğer kişi imanlıysa, sorulara doğru yanıtlar verir ve “Cennetten bir kapı açınız!” denir. Ancak kötü biri için bu soruların yanıtları belirsizdir ve “Cehennemden bir kapı açınız!” denilir.
Cehennem Azabı:
Eğer ölen kişi kötü bir ruhsa, semadan bir ses gelir ve o kişiye cehennemlik olduğunu bildirir. Ruh, kabirde daralır ve sıkılır. Kötü amelleri çirkin bir şekilde bir adam olarak gelir ve ona “Ben senin çirkin amellerimsin!” der. Ardından, cehennem azabı başlar ve ruhun çığlıkları, cinler ve insanlar dışında her şey tarafından duyulabilir.
Peygamberimizin Anlatımı:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde, kabir azabının şiddetini anlatırken, ölülerin feryatlarını duyabilseydik, bu seslerden korkup mezarlıklara dahi yaklaşamazdık, der. Eğer ölüler geri dönebilseydi, dünyadaki insanları ölümün dehşetiyle korkutup, onları tüm dünyevi zevklerden mahrum bırakırlardı.
Kabirde İlk 24 Saat Ne Olacak ?
Ölüm ve Sekerat Anı Üzerine Düşünceler
Ölüm anı gerçekten çok zor bir deneyimdir, öyle ki hepimizin hayal bile edemeyeceği bir acı ve korkuyu içinde barındırır. Bazı alimler, ölümün anlık acısını bir dikenin cilde batmasındaki o yoğun acıya benzetirler. Bu acı, ruhun bedenden ayrılma anındaki çekişin yansımasıdır. Tıpkı bir iğnenin deriye batması gibi, ölüm anındaki acı da bedenin her köşesinden hissedilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde, ölümün ne kadar ağır olduğunu anlatırken, bu acının sadece fiziksel bir his olmadığını, aynı zamanda ruhun bedenden çıkarken yaşadığı bir tür baygınlık, sarhoşluk hali olduğunu da belirtmiştir. Ölüm anında ruh, tıpkı bir dikenin bir pamuk bahçesinden çekilmesi gibi, bedenin her parçasından yavaşça sökülür. Bu çekilme bazılarında acı verici olabilir, bazılarında ise daha hafif olabilir, ama hiç kimse bu anı geçirmeden dünyadan gitmeyecektir.
İlgili: Tesettürün İslam’daki Yeri: Kadınların Örtünme Hikayesi ve Önemi
Kur’an-ı Kerim’de, “Can boğaza dayandığında…” şeklinde bir ifade geçer. Bu, ölümün en zor anına işaret eder. Ruhun boğaza yaklaştığı anda, artık kişinin dünyayla olan tüm ilişkisi kopar. O andan sonra, ruhu Azrail (a.s.) alır. İşte bu an, insanın ne kadar güçlü olursa olsun, başa çıkamayacağı bir acı ve korkudur. Çünkü her insan, o anı bir şekilde yaşayacak ve bu anı tamamen idrak edecektir.
Ruhun bedenden ayrılması, bazen dikenli bir çubuğun pamuktan çekilmesi gibidir. Her çekişte bedenden bir parça kopar ve bu her seferinde acı verir. Hazreti Ömer’e bir Yahudi alim, insanın ruhunun nasıl çıktığını sormuştu. Hazreti Ömer, ruhu bedenin içinde yerleşmiş bir dikenli dal gibi tarif etti. Bu diken, bedenin damarlarına yapışmış gibidir ve her çekiş, acıya sebep olur.
İmanlı bir kişi için ölüm anı belki biraz daha kolay olabilir, ancak kafir için bu an çok daha zor geçer. Ölümün sarhoşluğu, her durumda insanı etkiler, ama inançlı bir kimse için bu süreç biraz daha hafifletilebilir. Kabir azabı da kişinin imanına göre değişir. Eğer bir kişi dünyada Rabbini tanımamışsa, kabir azabında zorlanır.
Münker ve Nekir: Kabirdeki Sorgu
Ölüm sonrasında, her insan kabir alemine geçer ve burada kendisini Münker ve Nekir adlı iki melek sorgular. Bu meleklerin görevi, ölen kişinin imanını ve hayatını sorgulamaktır. Kabirdeki bu sorgu, bir insanın ne kadar doğru yaşadığına dair büyük bir sınavdır. Eğer kişi doğru bir hayat sürmüşse ve Allah’a olan inancı sarsılmamışsa, bu sorgudan başarıyla geçer. Ancak, dünya hayatını nefsine göre yaşamış ve imanını kaybetmiş bir kişi için bu soru çok zor olabilir.
Ölülerin Duyma Yeteneği
Peki, ölüler bizi duyar mı? Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde, Bedir Savaşı’nda öldürülen müşriklere hitap ettiğinde, ruhlarının onun söylediklerini duyduğunu ifade etmiştir. Bu, ölülerin, canlıların duyamayacağı şekilde bir duyma yeteneğine sahip olduklarını gösteriyor. Kabir ehli, bazen rüyalarla ya da ruhlar arası bir iletişimle geri dönebilirler. Yani, kabir ziyaretleri sırasında okuduğumuz dualar, ölen kişinin ruhuna ulaşabilir.
Bir başka rivayette, cennet ehli, kabirde ruhları ziyaret ederken bir kuşa dönüşür ve oradan, kabir ehliyle iletişim kurar. İşte bu anlatımlar, ölüm sonrasındaki hayatın ne kadar farklı olabileceğini, ölülerin de bir şekilde bizi duyabileceğini gösteriyor.
Dünyada Koştuğumuz Şeylerin Değeri
Hayatımızda peşinden koştuğumuz her şeyin ne kadar geçici olduğunu anlamak, belki de ölüm anına yaklaşırken daha net olur. İnsanlar, servet, şan, şöhret için hayatlarını harcarlar ama sonunda kabir, o kadar dar ve yalnızdır ki, geride bıraktıkları her şeyin bir anlamı kalmaz. Cehennemdeki azap, işte bu tür kayıplarla başlar. Bütün dünyalık hırslar, sonunda yitip gider. Kişi, kabir aleminde yalnız kaldığında, dünyadaki başarılarının ne kadar değersiz olduğunu fark eder.
Allah, bu dünyada kazandığımız her şeyin aslında sadece birer deneme olduğunu, esas sermayenin ise ömür olduğunu hatırlatır. Bu ömür, Allah yolunda kullanılmazsa, insanın en büyük kaybı olur. Kabrin karanlığında, yalnız kalacağımız o anları düşünmek, dünyadaki gerçek değerlerin farkına varmak için önemli bir hatırlatıcıdır.
Ölüm, herkes için farklı bir deneyim olabilir ama bir şekilde hepimiz o anı yaşayacağız. Ölülerin ve kabir ehlinin bizlere verdiği mesajları anlamak, dünyadaki hayatımıza nasıl şekil vereceğimizi belirler. Ömür sermayesini doğru kullanmak, dünya nimetlerinin geçici olduğunu bilmek, bize sonsuz bir hayatın kapılarını aralayabilir. Bunu unutmayalım ve yaşamımızı bu bilinçle geçirelim.
Okusana.ORG sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.