Irak Savaşı’nın Amerikan Askerleri Gözündeki Çatışmanın Karanlık Yüzü
Bu yazı; Amerikan Askerleri ve Fransız bir gazetecinin röportajından kesittir, yazi gazetecinin adıyla yazılmıştır.
Bu bilgilendirmeyi yapmamızın sebebi anlatım bozukluğunun önüne geçmektir.
Demokrasi Vaatlerinin Gölgesinde Kanlı Bir Savaş
Amerika’nın Irak’ı demokrasinin merkezi yapma vaadi, kısa sürede yerini acı bir gerçekliğe bıraktı. Saddam Hüseyin hala özgür, kitle imha silahları ise ortada yok. Washington’un dünyaya yalan söylediği artık aşikar. Bugün Irak’ta konuşlandırılmış 128.000 Amerikan askeri, her gün ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.
Ufukta yükselen siyah dumanlar, bir Amerikan askeri konvoyuna düzenlenen saldırının habercisi. Bağdat’ın kuzeybatısındaki “Ölüm Üçgeni” olarak bilinen bölgede. Burası Saddam Hussein’in kalesi. Askerler tetikte, her an yeni bir saldırı olabilir.
Çatışmanın Ortasında Hayatta Kalma Mücadelesi
“Bu p*çler arkamızdan vurdu!” diye bağırıyor bir asker. Yaralı bir asker kamyonun arkasında yatıyor, bacağının bir kısmı roket saldırısında kopmuş durumda. Düşman kuvvetleri kuzeydeki palmiye ağaçlarının olduğu vahada mevzilenmiş. Amerikan birlikleri tüm güçleriyle konuşlanıyor.
Ağır ateş altındayız. Bir yaralımız var. 1 numaralı otoyol Irak’ı ikiye bölüyor. Ülkenin en önemli ekseni. Roketatar saldırıları, yol kenarına yerleştirilmiş patlayıcılar veya havan ateşi – işte Amerikan askerlerinin günlük yaşamı bu.
Dakikalar içinde saldırı bölgesini tarıyorlar. Ancak Amerikan karşıtı gerilla iyi örgütlenmiş durumda. Vurup kaçıyorlar. Askerler yine de birkaç esir alıyor. Kaçarken yakalanan bu köylüler, Amerikan askerlerinin gözünde teröristlerin suç ortakları.
Mini Guantanamo’lar ve İstihbarat Oyunları
Ranger üssüne dönüş. ABD Ordusu 1. Piyade Kolordusu’nun 8. Alayı burada konuşlanmış. Her üssün kendi mini Guantanamo’su var. Günün şüphelileri sorgulanmak üzere burada tutuluyorlar.
Albay Guinner bununla yetinmek istemiyor: “Oturup bize ateş etmelerine izin vermeyi reddediyorum. Yardım için çağrıldık, o halde kaskımızı takıp onları vurmaya gideceğiz.”
Amerikalılar ateş açmadan önce başka bir silah kullanıyor: Para. Yolun ilerisinde konvoy duruyor. Belki bir bomba vardır? Her şey şüpheli. Plastik bir torba, ölü bir hayvan. Ya da basit bir çöp kutusu.
Paraya Dayalı İstihbarat ve Gece Baskınları
Ödül teklifleri meyvesini verdi. Muhbirler roketli saldırının sponsorunu tespit etmiş. GPS kullanarak terör liderinin evinin uydu koordinatlarını bile vermiş. Iraklı muhbir, beyaz giysili adam.
“100 dolar bir görev için çok para. Bilgi yakalamayı sağlarsa, 100 dolar. İyi ödeniyor.” 90 Euro, 4 aylık maaşa eşdeğer.
Çavuş Martinez’in bölümü baskından sorumlu. Görevleri: Terör liderini yakalamak. Gece 1’de operasyon başlıyor. Konvoy tüm ışıkları kapalı ilerliyor. Askerler bir çiftlik grubunu kuşatmalı.
1 saatlik ilerlemenin ardından GI’lar kayboldu. Muhbirlerin verdiği bilgiler yeterince kesin değildi. Sonunda hedefi tespit ediyorlar.
Şiddet Sarmalı ve Asker Psikolojisi
Erkekler kadınlardan ayrılıp avluda bağlanıyor. Görünüşe göre burası terör liderinin evi değil. Subay sinirleniyor. Son bir şüpheli tutuklanıyor ve ayrılıyorlar.
“Kötü adamların hepsi, her şeyi kontrol eden eski Baas partisi üyeleri. Şimdi her şeylerini kaybettiler. Artık ne görevleri ne de işleri var. İntikam istiyorlar.”
Kaptanın baskısı altında, muhbir doğru evi buluyor. Aile reisini yakalıyorlar. Amerikalılar için tek kanıt, eski bir Baas Partisi üyesiyle karşı karşıya olduklarıdır.
O akşam bir düzine şüpheli tutuklandı, hepsi sabahki saldırıyla bağlantılı olmakla suçlanıyor. İronik bir şekilde, bu eski Baasçılar, liderlerinin eski hapishanelerinde tutuluyorlar.
Asker Gözünden Savaşın Psikolojik Etkileri
Martinez bölümü görevden dönüyor. Askerler arasında garip bir heyecan var:
“Baskınları seviyorum, evlere saldırmayı seviyorum. En sevdiğim şey bu.”
“Neden?”
“Adrenalin. Kapıları kırmak. İçeri girmek. Ne bekleyeceğini asla bilememek.”
“Ya içerideki insanlar? Kadınlar ve çocuklar hakkında düşünmüyor musun?”
“Pek değil… Bir çocuğu öldürmeye başlamayacağım, mecbur kalmadıkça.”
Bu diyalog, savaşın askerlerin psikolojisi üzerindeki derin etkisini gözler önüne seriyor. İnsani değerler ve askeri görev arasında sıkışan bu genç insanlar, yaşadıkları travmayı nasıl işleyeceklerini bilemiyor gibiler.
Din, Vatanseverlik ve Sorgulanan Amaçlar
- Piyade Alayı Ranger’ları için erken uyanış. Albay Sassaman komutasında, Amerikan ordusunun tarihine damga vurmuş seçkin bir alay. 1944 Mayıs’ında Normandiya sahillerine ilk çıkan aynı alay.
Albay Sassmann ayda bir “Dua Kahvaltısı” düzenliyor. Subaylar iyi Samiriyeliler gibi askerlere yemek servisi yapıyor. Dini referanslarla dolu konuşmalar yapılıyor.
Ancak sıradan askerler arasında moral en düşük seviyede. En az 6 ay daha kalacaklarını yeni öğrendiler.
“Washington’a gerçekten ne söylemek istediğimi TV’de söyleyemem.”
“Fransız TV’sinde söyleyebilirsin!”
“Bilmiyorum söyleyecek miyim. Bunun için tutuklanabilirim. Washington? Washington’u s*keyim. Neden buradayız? Bu kadar uzun süre? Ne bu kadar uzun sürüyor? Biliyorsun, buradaki hayat berbat.”
Hayal Kırıklığı ve Sorgulamalar
Öğleden sonra, Yüzbaşı Riley’nin adamları için yeni bir görev. Başka bir muhbir onlara yeni bir patlayıcı deposundan bahsediyor. TNT bir çiftlikte saklanıyormuş.
“Evlere baskın yapacağız, eşyalarını alacağız, harika olacak. Kapıları patlatmak, s*ktir et, muhteşem olacak! Burada yapılacak tek eğlenceli şey bu! İnsanların evlerine gitmek.”
“Neden?”
“Çünkü genellikle yaptığımız şey devriye turları. Sıkıcı. Gerçekten burada olmamız gerektiğini düşünmüyorum. Başka tiranlar var ve onlarla ilgilenmiyoruz! Ülkelerini işgal edip onlara yeni bir güç dayatmaya karar vermiyoruz. Öyleyse neden burada bunu yapmaya karar verdik? Petrol, bence bu.”
Bu diyalog, askerlerin görevlerinin amacını sorguladıklarını ve moral bozukluğunu açıkça ortaya koyuyor. Demokrasi getirme vaatleriyle başlayan işgal, artık anlamsız ve uzun bir maceraya dönüşmüş durumda.
Sıkça Sorulan Sorular
- Amerikan askerleri neden bu kadar uzun süre Irak’ta kaldı?
- İşgalin beklenenden uzun sürmesi ve direnişin güçlü olması nedeniyle askerler planlanandan daha uzun süre Irak’ta kaldı.
- Irak halkı Amerikan askerlerine nasıl yaklaştı?
- Başlangıçta bazı kesimler tarafından kurtarıcı olarak görülseler de, zamanla işgalci güç olarak algılanmaya başladılar.
- Savaşın Amerikan askerleri üzerindeki psikolojik etkileri neler oldu?
- Uzun süreli çatışma ortamı, belirsizlik ve moral bozukluğu birçok askerde travma ve psikolojik sorunlara yol açtı.
Bu yazı, Irak Savaşı’nın karanlık yüzünü Amerikan askerlerinin gözünden aktarıyor. Demokrasi vaatleriyle başlayan işgalin nasıl bir şiddet sarmalına dönüştüğünü, askerlerin yaşadığı çelişkileri ve savaşın insani boyutunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Savaşın kazananı olmadığını, hem işgal edilen halkın hem de işgalci güçlerin bu süreçten derin yaralar aldığını açıkça gösteriyor.
Okusana.ORG sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.